ÖZET : Dava, vasiyetnamenin iptali olmadığında tenkis istemine ilişkindir. Tenkisin gerekip gerekmeyeceği, gerekiyorsa ne oranda ve ne miktarda gerekeceği önceden bilinemez. Bunun için, mahkemece; öncelikle tereke mal varlığı tespit edilmeli, uzman bilirkişi heyetine tenkisle ilgili ayrıntılı bir hesap yaptırılmalı; davacılara, belirlenen değer üzerinden noksan harcı yatırmaları için süre verilerek, harç tamamlattırılmalı; bundan sonra, tenkis hükümleri doğrultusunda bir inceleme ve araştırma yapılarak, oluşacak sonuç dairesinde tenkis talebiyle ilgili bir hüküm kurulmalıdır.
DAVA : Taraflar arasında görülen vasiyetnamenin iptali olmadığında tenkis davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
KARAR : Davacılar vekili dilekçesi ile; müvekkillerinin murisinin ( M. S. G.”ın ) 15.10.2004 tarihli vasiyetnamesi ile dava konusu taşınmazları davalılara ( torunlarına ) bıraktığını; 24.03.2010 tarihinde ölümü üzerine vasiyetnamenin açılıp okunduğunu; davacılar kız çocuğu olduğundan, mirastan mahrum bırakıldığını ve saklı paya tecavüz edildiğini; vasiyetçinin, vasiyetname düzenlediği tarihte 80 yaşında olduğunu ve fiil ehliyetinin bulunmadığını, baskı sonucu vasiyetname düzenlediğini iddia ederek; vasiyetnamenin iptaline, olmadığında tenkisine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece; “...vasiyetnamenin TMK'nun 531 md. uyarınca öngörülen şekil şartlarına uygun olarak düzenlendiği, vasiyetnamenin içeriği itibariyle de yapılan keşif ve dinlenen mahalli bilirkişi beyanlarından da anlaşılacağı üzere sözkonusu taşınmazların davalılara bırakılmakla birlikte, vasiyetname dışında da davacılara muris tarafından bırakılan yerler olduğu, ayrıca dava konusu taşınmazlardan davacıların da pay aldığı, dava konusu taşınmazların mahsullerini paylaştıkları gibi kendilerine de dava dışı yerler bırakıldığı, gerekçesiyle” davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, davada; vasiyetnamenin iptali, olmadığında tenkisi istenilmiştir. Mahkemece, dava, sadece vasiyetnamenin iptali olarak nitelendirilmiş, tenkise ilişkin bir inceleme ve araştırma yapılmamış, bu hususta bir değerlendirmede de bulunulmamıştır. TMK'nun 560/1.maddesine göre; “Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler.” Aynı Kanunun 561/1 maddesine göre ise; “Saklı pay sahibi mirasçılara, ölüme bağlı tasarrufla yapılan ve tasarruf edilebilir kısmı aşan kazandırmaların, onların saklı paylarını aşan kısmı orantılı olarak tenkise tabi olur” hükmüne amirdir.
Tenkisin gerekip gerekmeyeceği, gerekiyorsa ne oranda ve ne miktarda gerekeceği önceden bilinemez. Bunun için, mahkemece; öncelikle tereke mal varlığı tespit edilmeli, uzman bilirkişi heyetine tenkisle ilgili ayrıntılı bir hesap yaptırılmalı; davacılara, belirlenen değer üzerinden noksan harcı yatırmaları için süre verilerek, harç tamamlattırılmalı; bundan sonra, tenkis hükümleri doğrultusunda bir inceleme ve araştırma yapılarak, oluşacak sonuç dairesinde tenkis talebiyle ilgili bir hüküm kurulmalıdır.
Eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.